Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) yayınladığı tebliğ ile yönetim sistemleri standartlarında güncelleme yaptığını duyurdu. Bu duyuru ile birlikte tüm stadandartlarda “İklim Değişikliği” konusu hayatımıza girmiş oldu. Başlıca ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, ISO 45001 İş Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi ve ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemini uygulayan ve bu belgeye sahip kuruluşları ilgilendiren bu değişiklik ile ilgili kuruluşların bu hazırlıklarını bir sonraki yönetim sistemi denetimlerine kadar yapmaları gerekecektir.

O halde ilgili tebliğ, amaçları ve yapılacaklar konusunu biraz daha detaylı olarak ele alalım.

Yönetim Sistemi standartlarına İklim Değişikliği hususlarının eklenmesine ilişkin IAF/ISO Ortak Tebliği Hakkında;

Uluslararası Standart Organizasyonu (ISO),  “Londra İklim Değişikliği Deklarasyonu’nu” desteklemek amacıyla  İklim Değişikliğinin yönetim sisteminin amaçlanan sonuçlarına ulaşma kabiliyeti üzerindeki etkisini dikkate alarak  bir dizi mevcut yönetim sistemi standardına iki yeni metin ifadesinin eklenmesine ve geliştirilmekte/revize edilmekte olan tüm yeni standartlara  da dahil edilmesine karar verdi.

Yönetim Sistemi standartlarına İklim Değişikliği hususlarının eklenmesine ilişkin IAF/ISO Ortak Tebliği Hakkında;

Uluslararası Standart Organizasyonu (ISO),  “Londra İklim Değişikliği Deklarasyonu’nu” desteklemek amacıyla  İklim Değişikliğinin yönetim sisteminin amaçlanan sonuçlarına ulaşma kabiliyeti üzerindeki etkisini dikkate alarak  bir dizi mevcut yönetim sistemi standardına iki yeni metin ifadesinin eklenmesine ve geliştirilmekte/revize edilmekte olan tüm yeni standartlara  da dahil edilmesine karar verdi.

Değişikliklerin amacı; diğer tüm konuların yanı sıra iklim değişikliği konularının da kuruluş tarafından yönetim sisteminin etkinliği bağlamında değerlendirilmesinin sağlanmasıdır.

Değişiklik standartların 4.1 ve 4.2 maddelerinde temel olmak üzere diğer maddelere de dolaylı olarak etkileri olacaktır. Standartların madde 4.1 ve 4.2’ye ilişkin gerekliliklerin genel amacı değiştirilmeden kalmıştır. Her iki madde halihazırda kuruluşların yönetim sisteminin etkinliğini etkileyebilecek tüm iç ve dış hususları dikkate alması ihtiyacını içermektedir. Yeni eklenen metin ifadeleri; İklim değişikliğinin yönetim sistemi içerisinde dikkate alınmasını ve kuruluşların bunu hemen dikkate almasını gerektirecek kadar önemli bir dış faktör olduğu vurgulanmaktadır.

Peki İklim Değişikliği deyince aklımıza ne geliyor;

‘İklim Değişikliği’ veya ‘İklim Krizi’ Dünya’nın ortalama sıcaklığındaki küresel değişiklikleri ve sıcaklıktaki değişikliklerin sonuçlarına referans vermek için kullanılan bir terim. Birleşmiş Milletler’in tanımlamasına göre İklim değişikliği, sıcaklık ve hava modellerinde zaman içinde yaşanan değişimleri ifade ediyor.

İklim değişikliği, sınır tanımayan ve gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak tüm ülkeleri etkileyerek bugün küresel ölçekte karşılaşılan en büyük sorunlardan biri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizin de yer aldığı Akdeniz havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en kırılgan bölgelerden biri olarak görülmektedir. Ülkemiz hâlihazırda iklim değişikliğinin sebep olduğu su kaynaklarının azalması ve çölleşmeden etkilenmeye başlamıştır. İklim değişikliği ile mücadele sadece bir çevre sorunu olarak algılanmamakta, düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesi ülkelerin büyüme stratejileri, enerji politikaları, sağlık politikaları, tarım politikaları, gıda güvenliği ve sürdürülerebilir kalkınma hedeflerini de şekillendirerek insanların yaşamlarında köklü bir değişim öngörmektedir.

12 Aralık 2015 tarihinde kabul edilen ve 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe giren Paris Anlaşması, temel olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne dayanmaktadır. Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü’nün sona erme tarihi olan 2020 sonrası iklim değişikliği rejimini düzenlemeyi ve bu süreçte, iklim değişikliği tehlikesine karşı küresel sosyoekonomik dayanıklılığın güçlendirilmesini hedeflemektedir. Paris Anlaşması’nın uzun dönemli hedefi ise, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2°C’nin olabildiğince altında (mümkünse 1.5 derece seviyesinde) tutulmasıdır. Bu hedef, fosil yakıt (petrol, kömür) kullanımının zamanla azaltılarak, yenilenebilir enerjiye yönelinmesini gerektirmektedir.

İklim Değişikliğinin Standartlara Girişi;

Bu bağlamda, kuruluş merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (ISO) üyeleri, Eylül 2021 yılında Londra Bildirgesi’ni onaylayarak 2050 yılına kadar iklim değişikliği ile mücadele programlarını tamamlamayı taahhüt etmişlerdir. 170 ulusal standart kuruluşunun üyesi olduğu, üyeleri aracılığı ile, bilgiyi paylaşmak, ve yenilikçiliği desteklemek ve küresel zorluklara çözümler sunmak için gönüllü ve fikir birliğine dayalı çalışarak Uluslararası Standartlar geliştiren uzmanları bir araya getiren bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan ISO, bu taahhütle birlikte, alınması gereken acil eylemleri de standartların gelişim merkezine koymuştur.

Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (ISO), 23.02.2024 tarihinden itibaren, yönetim sistem standartlarının 4.1 maddesi (kuruluşun bağlamı) ve 4.2 (ilgili tarafların ihtiyaç ve beklentileri) maddesine iki yeni gereksinim eklemiştir. Bu eklenen gereksinimler ile standartlara iklim değişikliği hususu dahil edilmiştir. Bu değişiklikler 31 standarda uygulanmıştır. Bu değişiklikler nedeni ile standartlar yeniden yayınlanmamış veya standartlara yeni bir revizyon tarihi verilmemiştir.

İlgili Maddelere göz atacak olursak;

4.1 Kuruluşun Bağlamı

Bu madde de amaç, bir kuruluşun yönetim sistemiyle ilgili taahhütlerini yönetme ve uygulama şeklini olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilecek önemli konulara ilişkin temel bir kavramsal anlayış sağlamaktır. Sorunlar kuruluş için öncelikler, tartışılmakta olan sorunlar veya bir kuruluşun yönetim sistemi için belirlediği amaçlanan sonuçlara ulaşma kabiliyetini etkileyen değişen koşullar olabilir.

Kuruluş bağlamında önemli olabilecek iç ve dış hususlara örnek olarak çevre yönetim sistemleri için şunlar verilebilir: kuruluşun amacını etkileyebilecek veya kuruluştan etkilenebilecek iklim, hava kalitesi, su kalitesi, arazi kullanımı, mevcut kirlilik, doğal kaynakların mevcudiyeti ve biyoçeşitlilikle ilgili çevresel koşullar.

Bir kuruluşun bağlamının anlaşılması, yönetim sisteminin kurulmasına, uygulanmasına, sürdürülmesine ve sürekli olarak iyileştirilmesine hizmet eder. İç ve dış konular kuruluş veya yönetim sistemi için risklere ve fırsatlara yol açabilir. Kuruluş dikkate alınması, kontrol edilmesi ve izlenmesi gerekenleri belirler.

Sadece bağlamı sunmak yeterli değildir. Ortaya çıkan önlemler uygulanmalıdır. Bağlamın; risk ve fırsatların değerlendirilmesi, önlemlerin planlanması, hedefler, destek faaliyetler (kaynaklar, yetkinlikler, farkındalık ve iletişim), operasyonlar, yönetimin değerlendirmesi ve iyileştirme süreçleri üzerinde etkisi vardır.

Dış ve iç hususları değerlendirirken, kuruluş geçmişten gelen ilgili bilgileri, mevcut durumunu ve stratejik yönünü göz önünde bulundurmalıdır.

Bu konuların tanımlanmasına dayanarak, üst yönetim bu risk ve fırsatlardan hangilerinin ele alınması gerektiğine karar vermeli ve gerekli süreçlerin oluşturulması, uygulanması ve sürdürülmesi için gerekli faaliyetleri başlatmalıdır.

Kuruluş, sürprizlere karşı korunmak ve fırsatlardan yararlanmak için dış ve iç risklerin ve fırsatların izlenmesi, gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesine yönelik bir sürecin nasıl oluşturulacağını dikkate almalıdır.

4.2 İlgili Tarafların İhtiyaç ve Beklentileri

İlgili taraflar, kuruluşun bir kararından veya faaliyetinden etkilenen veya etkilenebilecek olan kuruluş ve kişilerdir. Kuruluş hangi tarafların faaliyetleri ile ilgili olduğunu belirlemelidir. Bu ilgili taraflar, müşteriler de dahil olmak üzere hem kuruluş dışı hem de kuruluş içi olabilir ve kuruluşun sürdürülebilir başarı elde etme kabiliyeti üzerinde bir etkiye sahip olabilir.

Kuruluş, ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanmaması halinde hangi ilgili tarafların kuruluşun sürdürülebilir başarısı için risk oluşturduğunu ve bu tarafların sürdürülebilir başarıyı geliştirmek için ne gibi fırsatlar sunabileceğini belirlemelidir.

İlgili taraflar belirlendikten sonra kuruluş, bu tarafların ihtiyaç ve beklentilerini tespit etmeli ve bunlardan hangilerinin karşılanması gerektiğini belirleyerek ilgili tarafların ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak için gerekli süreçleri oluşturmalıdır.

Kuruluş, gelişmiş performans, hedef ve değerlerin ortak anlayışı ve artan istikrar gibi faydalar elde etmek için paydaşlarla nasıl kalıcı ilişkiler kurabileceğini düşünmelidir.

Bir kuruluşun, tanımlamış olduğu iç ve dış paydaşların ifade edilen ihtiyaç ve beklentileri hakkında genel bir anlayışa (yani detaylı değil prensipte) sahip olması beklenir. Kuruluş, bu ihtiyaç ve beklentilerden hangilerine uyması gerektiğini veya uymayı seçtiğini, hangilerinin bağlayıcı taahhütleri olduğunu belirlemek için elde ettiği bilgileri dikkate alır.

Bireysel olarak, ilgili tarafların ihtiyaç ve beklentileri farklı olabilir, diğer ilgili taraflarınkilerle tutarlı olabilir veya çatışabilir ve hızla değişebilir. İlgili tarafların ihtiyaç ve beklentilerinin ifade edilme ve karşılanma şekli, işbirliği, müzakere, dış kaynak kullanımı veya bir faaliyetin sonlandırılması gibi çeşitli şekillerde olabilir; bu nedenle kuruluş, ilgili tarafların ihtiyaç ve beklentilerini ele alırken aralarındaki ilişkileri göz önünde bulundurmalıdır. İlgili tarafların bileşimi zaman içinde ve kuruluşlar, sektörler, kültürler ve uluslar arasında önemli ölçüde değişebilir.

İlgili tarafların gereksinimleri kuruluşun gereksinimleri olmak zorunda değildir. Bazı ilgili taraf gereklilikleri yasalarda, yönetmeliklerde, hükümet tarafından verilen izin ve ruhsatlarda veya mahkeme kararlarında somutlaştırıldıkları için bağlayıcı olan ihtiyaç ve beklentileri yansıtır. Kuruluş ilgili tarafların diğer gerekliliklerini gönüllü olarak kabul edebilir veya benimseyebilir (örneğin, sözleşmeye dayalı bir ilişkiye girmek, gönüllü bir girişimi imzalamak). Kuruluş bunları benimserse, bunlar kuruluşun gereklilikleri (yani bağlayıcı yükümlülükler) haline gelir ve kuruluş yönetim sistemini planlarken bunları dikkate almalıdır.

Yukarıda belirtildiği gibi sadece iki maddede görülen bu değişiklik uygulanması itibariyle ise diğer maddelere de dolaylı olarak sirayet etmektedir. Örneğin standartların 6.1 maddesinde iklim değişikliğinin yarattığı riskler ve fırsatlar, 6.2 maddesinde iklim değişikliğinin önlenmesine yönelik amaçlar, hedefler, stratejiler ve 9.2 maddesinde iç tetkikler vb maddelerde çalışmalar yapmak iyi uygulamalar olarak karşımıza çıkacaktır.

İklim Risklerine Bakış

Sanayi devrimiyle birlikte insan faaliyetleri kaynaklı sera gazlarının atmosferdeki oranının artmasıyla tetiklenen iklim değişikliği; insanlığın geleceğini tehdit eden, çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları olan en büyük sorunlardan biri olarak değerlendirilmektedir. Bilimsel çalışmalar; iklim değişikliğinin Türkiye’deki her bölge ve su havzası için farklı sonuçları olacağına işaret etmekle birlikte, dünya geneline paralel olarak ülkemizde de ortalama sıcaklıkların artacağını, su kaynaklarının ciddi derecede azalacağını, tarımsal verim kayıplarının yaşanması ile gıdaya erişim sorununun büyüyeceğini, deniz seviyesinin yükseleceğini, kuraklık ve çölleşmenin artacağını, sel, taşkınlar ve orman yangınları gibi aşırı hava olaylarının sıklık ve etkilerinin artacağını göstermektedir. Bu doğrultuda, finansal istikrara ilişkin olumsuz değişimlerin de gerçekleşme olasılığı öngörülmektedir.

İklim değişikliğinden kaynaklanan riskler fiziksel riskler; akut ve kronik olmak üzere iki grup altında değerlendirilmektedir.

Akut riskler: Sel, orman yangını ve kuraklık gibi aşırı iklim olayları.

Kronik riskler: Ortalama hava sıcaklıklarının artması, yağış düzenindeki değişimler ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi uzun vadeli değişimler.

Değişen iklim koşulları ve aşırı iklim olaylarının organizasyonların varlıklarına, üretim süreçlerine ve tedarik zincirlerine doğrudan veya dolaylı etkileri olabilir. Bu etkiler sonucunda ilave yatırım maliyeti oluşması, işletme maliyetlerinde artışlar veya pazar kaybı yaşanmasına bağlı olarak gelirlerde düşüş gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle iklim değişikliği kaynaklı fiziksel etkilerin organizasyonlar için ciddi finansal sonuçlar doğurabileceği değerlendirilmektedir.

İşletmeler, iklim değişikliklerinin yol açtığı riskleri değerlendirmelidir.

  • Sera gazı emisyonlarına ilişkin düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla kirletici tesislerin iyileştirilmesi ihtiyacı,
  • Emisyon kontrol sistemlerinin kurulumu için ortaya çıkacak yüksek yatırım maliyetleri
  • İhtiyaç duyulan kaynaklara erişimin zorlaşması ve tedarik zincirinin olumsuz olarak etkilenmesi;
  • Tarımsal üretimin azalması sonucu gıda zincirindeki bozulmalar ve maliyet artışları;
  • Teknoloji, tüketici tercihleri ve finansal piyasa beklentilerindeki değişimler;
  • Çeşitli sektörlerde varlık değerlerinde oluşabilecek büyük dalgalanmalar ve maliyetlerin yükselmesi;
  • Çalışma koşullarında ortaya çıkacak olumsuz etkiler ile birlikte artacak iş sağlığı ve güvenliği riskleri;
  • Ülkelerin yayınladığı iklim değişikliği eylem planlarındaki uygulamalardan ve mevzuatlardan kaynaklanan yaptırımlar,
  • İklim değişikliği riskine maruz sektörlerin; bankaların uyguladığı çevresel ve sosyal risk değerlendirme modelleri ve derecelendirme notları sonucunda krediye ulaşımda karşılaşılabilecek zorluklar,

bunlarla sınırlı kalmamakla birlikte, oluşabilecek risklere örnek olarak sıralanabilir.

İşletmeler, iklim değişikliğini azaltmaya yönelik kurumsal stratejilerini oluştururken;

  • Enerji verimliliğini arttırmak,
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak,
  • Altyapı ve ekipmanlarını iyileştirerek enerji tüketimini azaltmak,
  • İklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında kurumsal farkındalığı arttırmak,
  • Fosil yakıt tüketen araçlar yerine elektrikli araç kullanımını tercih etmek,
  • Süreçlerinde oluşan atıkları azaltmak,
  • Enerji verimliliği yüksek ürün tasarımları yapmak,
  • Tasarladıkları ürünlerin, üretim süreçlerinin iklim değişikliği üzerindeki etkilerini değerlendirmek,
  • Kullandıkları doğal kaynak miktarını azaltmak için iyileştirmeler yapmak,
  • Akıllı bina sistemleri ile enerji tasarrufu sağlamak,
  • Ürün tedariği  ve personel taşımacılığı ile ilgili lojistik süreçlerini iyileştirerek karbon salınımını azaltmak,
  • Bilişim teknolojisi olarak Bulut vb. hizmetleri kullanarak, ihtiyaç duyulan donanım ve ekipman sayısını azaltmak, ve bu donanım ve ekipmanların üretiminden kaynaklanan emisyonların azaltılmasını sağlamak,
  • Covid 19 zamanında test edilmiş olan uzaktan çalışma ve video konferanslar aracılığı ile toplantıları uzaktan gerçekleştirerek karbon salınımını azaltmak, 
  • Gıda güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik için gıda kaybı ve israfını azaltmak,

ve bunlarla sınırlı kalmamakla birlikte, benzeri konularda neler yapabileceklerini göz önünde bulundurabilirler.

Sertifikalı Kuruluşlardan Beklentiler

Sertifikalı kuruluşlar, kendi yönetim sistemlerinin geliştirilmesi, sürdürülmesi ve etkinliği kapsamında İklim Değişikliği hususlarını ve risklerini dikkate aldıklarından emin olmalıdır. İklim Değişikliği, diğer konularla birlikte ilgili olup olmadığı belirlenmeli, ilgili ise yönetim sistemleri standartları kapsamında risk değerlendirmesi kapsamında değerlendirilmelidir. Bir kuruluşun birden fazla yönetim sistemi (örneğin, Kalite Yönetimi ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi) işlettiği durumlarda, ilgili olduğu tespit edilirse, İklim Değişikliğinin her bir yönetim sistemi standardı kapsamında değerlendirilmesini sağlamalıdır.

Bazı iklim değişikliği hususlarının ve risklerinin, geçerli yönetim sistemi kapsamından veya sektörden bağımsız olarak genel nitelikte olabileceği (örneğin, mevzuata uygunluk veya operasyonel uyumluluk ve kurumsal dayanıklılıkla ilgili olduğunda) düşünülmelidir.

Diğerleri ise özellikle yönetim sistemi standartlarının gerekliliklerine, belirli sektörlere (örneğin enerji üretimi, tarım ve balıkçılık) ve kuruluşun özelliklerine (örneğin coğrafi konum, tedarik zincirinin doğası veya işgücü dinamikleri) göre belirlenebilir.

Yönetim Sistemi Denetimlerine Etkisi;

Yukarıda belirtildiği gibi, bir kuruluşun yönetim sistem(ler)inin bağlamını etkileyen İklim Değişikliği ile ilgili konular genellikle kuruluşlar tarafından zaten değerlendirilmektedir. Mayıs 2024 tarihinden itibaren belgelendirme kuruluşları tarafından gerçekleştirilecek denetimlerde yayınlanan son metne uygun olarak, kuruluş ve bağlamına ilişkin denetimlerde bu konu daha detaylı olarak sorgulanacaktır. Normal uygulamada olduğu gibi, sertifikalı bir kuruluşun, İklim Değişikliği de dahil olmak üzere ilgili olduğu belirlenen tüm iç ve dış konuların dikkate alındığını gösteremediği durumlarda, uygun bir bulgunun ortaya konulması sağlanacaktır. Bu yüzden belgeli kurululşarı yukarıda belirtilen çalışmaları yapması ve önlemleri alması beklenmektedir.

Sonuç olarak;

ISO  yayınladığı bu tebliğ ile ISO standartlarının 4.1 ve 4.2 maddesinde düzenleme yaparak “iklim değişikliği” konusunu gündemimize taşımıştır. Beklenti kuruluşların iklim değişikliğinin önlenmesi adına çalışmalar yapmasına teşvik etmek. Dolayısıyla standartlar vasıtasıyla kuruluşların bu konuları gündemine alması ve geleceğin en büyük problemi olarak görülen bu hususları ele alınmasını sağlamaktadır. Belgeli olan kuruluşlar bir sonraki denetimlerine kadar iklim değişikliği ile ilgili çalışmalarını yaparak bu hususta denetime hazır olmaları beklenmektedir. Ayrıca denetim kuruluşları da Mayıs 2024 itibari ile denetimlerde bu hususa özellikle dikkat ederek sorgulamalarını yapacaktır.

ISO nun almış bu kararı desteklediğimi özellikle belirtmek isterim. Hatta geç başlanmış bir durum olarak görüyorum. Biliyorum ki iklim değişikliğinin önlenmesi hususunda hemen ve hızlı bir şekilde sonuç verecek aksiyonlar alınması mümkün olmayacak, herşey bir anda düzelmeyecek ama yavaş yavaş farkındalığın artması sağlanarak küçük de olsa adımlar atılacaktır. Farkındalığın artması ile de değişimler kendiliğinden oluşacaktır. Atılan adımlar küçük veya büyük her ne olursa olsun, hiç birşey yapmamaktan daha iyidir. Bir, sıfırdan her zaman büyüktür. İklim değişikliğini önlemek adına kuruluşların atacağı ciddi ve gerçekçi adımlar, her zaman evrende karşılığını bulacaktır. Biliyorsunuz yapılan en küçük şeyin doğada bir karşılığı vardır ve bu hakkıyla yapılırsa iyileşmeyecek bir şey  yoktur.

Burada yazıma son verirken sizlere denizyıldızı hikayesini hatırlatarak veda etmek istiyorum.

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve “niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun ?” diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “yaşamaları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla “iyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?” der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, “Bak onun için çok şey değişti,” karşılığını verir.

Hiç bir şey için geç değildir… Ve bir düşünür şöyle demiştir: “Bir şeyi gerçekleştirmek isterseniz, bütün evren onu gerçekleştirmeniz için iş birliği yapar”… Haydi o halde bir yerden başlayalım…

Olcay Koca, 04.06.2024

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir