İlk Yarının Ardından
2022-2023 sezonunun ilk yarısı 19.hafta itibariyle tamamlandı. Tarihte ilk kez bir dünya kupası arasının da girdiği ve merakla beklenen sezonun acısıyla tatlısıyla ilk yarısı tamamlandı.
Dünya kupası arasına girerken Galatasaray’ın form grafiğindeki yükselme sonrasında bu aranın nasıl etkileyeceğini konuşmuş ve hatta keşke bu ara olmasıydı, bu ivme sürseydi diye araya gitmiştik. Hatırlarsanız en son Başakşehir’i 7-0 yenip ayrılmıştık.
Nasıl döneceğiz endişesiyle bir dünya kupası izledik. Ama ne dünya kupası, tıpkı Galatasaray’ı izler gibi televizyon karşısına geçtiğimiz Messi’li Arjantin maçları hop oturtup hop kaldırdı ve sonunda oldu, Galatasaray şampiyon olmuş gibi sevindik. Otoritelere göre tarihteki en güzel dünya kupası olabilir ki biz bunu izleme şansına eriştik. Ve tabiki Messi, onun Dünya Kupası kaldırdığını da gördü bu gözler. Daha ne olsun. Almadık kupa bırakmayıp, dünyanın en iyi oyuncusu kim tartışmalarına nokta koydu. Şimdi susalım ve sadece keyifine bakalım. Aa pardon yazıdan koptuk, nerede kalmıştık, evet nasıl döneceğiz bu aradan? Endişeye mahal bırakmadı Galatasaray, önce Sivas deplasmanı, ardından Ankaragücü, sonra Kadıköy depremi ve son olarak Hatay. Döner dönmez ayağının tozuyla ezeli rakibi Fenerbahçe’nin de içinde olduğu seride de 4 te 4 yaparak, toplamda 8 maçlık galibiyet serisi yakaladı aslanlar. Ama 8 maçlık seri sadece galibiyet olarak değil, futbolun tüm enstrümanlarını kullanarak alnının akıyla alınmış bir seri. En yakın rakibinin de 4 puan önünde ilk yarıyı tamamladı.
Son zamanlarda rakip takım spor yazarlarının şöyle bir gözlemi var; Galatasaray taraftarının itici gücü ve vasata ikna olmaması. Vasata ikna olmamak önemli bir gözlem. Çünkü bu taraftar zaten ne başarılar gördü. Taraftarın görmek istediği, beklediği ve arzu ettiği oyun oyunanınca gerçekten fark yaratılıyor. Fark yaratan oyun ise işte bu istatistikleri ortaya çıkarıyor: en fazla rakip sahada oynayan takım, en hızlı rakip sahaya geçen takım, en fazla şut çeken takım, en fazla rakip ceza sahasında oynayan takım, en fazla pozisyon üreten takım gibi. Bu istatistiklerin her biri Galatasaray’ın ne kadar etkin hücum yaptığını gösterirken en az gol yiyen takım olması ise hem defansın gücünü gösteriyor diğer taraftan fiziksel gücün bir göstergesi.
Neden güce bağladık. İşte başlığımızın konusu, Galatasaray’ın alamet-i farikası, temposuna rağmen bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi. Enerji için de kondisyon ve fiziksel güç gerekir. Bazı oyuncular vardır tekniktir, bazı oyuncular vardır güçlüdür. Teknik ekipler bu tür oyuncuları ilk 11’e serpiştirerek dengeli bir kadro kurmayı amaçlarlar. Nispeten oluşturulan denge takımı şampiyonluk potasında tutacak ama şampiyonluğu garanti etmeyecektir. Peki ne garanti eder? Tüm oyuncuların hem yetenekli olup, hemde güçlü olması.
İşte tüm taktikleri bertaraf edecek tılsım burada yatıyor. Galatasaray ligin başlarında yani ilk maçlarda sallanmasının sebebi henüz kondisyon ve enerjiye sahip olmaması iken, sonradan açılmasının en büyük nedeni de bu enerjiye sahip olmasıydı. 8 maçlık seride en belirgin farkın GS’li oyuncuların rakibine ikili mücadelelerde yenilmemesi, hız da geçilmemesi, teknik ve pas kalitesinde geride kalmamasıydı. Galatasaray hem ligin en fazla koşan takımlarından biriyken, hemde en yetenekli takımı olmayı başarmıştı. Her hangi bir maçta oluşturulmuş bir kadromuzu örnek olarak değerlendirelim, teknik dediğim parametreyi pas veya ayak kalitesi, enerjik dediğim parametreyi hız, fiziksel güç ve kondisyon olarak ele alalım. Boey, Dubois, AKerim, Nelsson, Torreira, Mertens, Oliviera, Kerem, Rashica, Icardi. Tüm hepsi neredeyse teknik + enerjik parametrelerini sağladığını görebiliriz. Günümüz futbolunda artık siz eğer rakipten ne kadar güçlü ve hızlı olabilirseniz sahada o kadar yeteneklerinizi gösterebilirsiniz. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz alanları oluşturabilirsiniz. Yetenekler ise maçı kazandıracaktır. Şampiyonluğu kazandıracak olan ise bu istikrarı sergilemek ve duruşu sürekli hale getirmektir. Burada antremanın önemine vurgu yapmakta fayda var. Hem teknik hemde güç enerji parametrelerinin oluşturulacağı ve yükseleceği yerler antremanlardır. İyi kondisyon depolamak ve sürekli tekrarlar yaparak pozisyon çalışmak bu parametrelerin zirveye çıkmasını sağlar. Buradan Galatasaray’ın antreman performasına da artı puan vermekte fayda var.
Oyun her şeydir. Oyun güzelleştikçe futbolcu oynamaktan keyif alır, teknik ekip yönetmekten, taraftar izlemekten. Olaki skor gelmese de herkes bilir ki oyun şampiyonluğu getirecektir. Çünkü oyun tüm paydaşlara keyif verdikçe o artık oyun değildir, o artık sanattır, gösteridir, şölendir… Ligin ikinci yarısında Galatasarayımızın bize şölenler sunması dileğiyle..
İlk Yarının Starı : Galatasaray – Star olarak kimi koysak diğerine haksızlık olacak gibiydi. Takım olarak stardı Galatasaray. Özellikle Boey, Oliviera, Torreira, Kerem, AKerim, Nelsson ve tabiki Muslera tüm ilk yarı düşünüldüğünde fark yarattılar.
İlk Yarının Hayal Kırıklığı : Yusuf Demir – Barcelona görmüş kariyeri bizi farklı hayallere götürmüştü. Beklenti büyüktü, ama bir türlü katkı veremedi. Üstelik şans da buldu. Ama sanki alışamadı. Dışardan baktığımda hep modunun düşük, aurasının sönük olduğunu görüyorum. Emre Mor hissiyatı verdi, umarım buradan döner ve onu GS kazanır, tabii kendisi isterse olacaktır.
İlk Yarının Olayı : Fenerbahçe Maçı – Jorge jesus ile yakaladığı ivmeyle şampiyonluğun en büyük favorisi olarak görülüyordu. Kadıköy’e giderken Fenerbahçeliler kaç atalım diye hesap yapıyordu. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Son yılların değil sanırım tüm zamanların en dominant derbi galibiyetini aldı Galatasaray. O kadar sakin, o kadar profesyonel. Fenerbahçe:0-Galatasaray:3. Maçın hiç bir dakikasında oyuna dahil olamadılar. Galatasaray hep bir adım öndeydi. Taraftar çaresiz kaldı, sessizliğe büründü, tiyatro izler gibiydiler, başrolde Galatasaray vardı. İcardi’ye 15 dakika yetti mesela. Bir asist bir gol. Taktik dehası Jesus dut yemiş bülbül gibiydi, Okan Buruk’un hamlelerini izledi, şah ve mat.. Erken şampiyonluğu ilan etmişlerdi, bir ders oldu. Ama bizde ders çıkaralım, erken şampiyonluk havasına girmek yok, bak neler gelebiliyor başına.
İlk Yarının Güzel Yanı : İlk yarıyı 4 puan fark ile kapatırken oynanan oyunlar en güzeliydi. Üstelik bunları daha fazla deplasmana giderek, fikstür dezavantajıyla yapmak daha da değerli. Şimdi hasat toplama zamanı, ilk yarı ektiklerimizi ikinci yarı toplayabilmeliyiz ki anlamı olsun.
Geleceğe Not : Takım iyiyse oyuncular tek tek yükselir. Örneğin Berkan. Geçen sene gönderilecek derken, sezon başında yuhlanırken, son haftalarda sahanın yıldızları arasında yer alıyor. Sebebi basit, takım yükseltir, en azından kapatır. Bu yüzden takım olmaktan, takım oyunundan vazgeçmeden devam edilmelidir. Görev dağılımları çok güzel oturdu, kimin yerine kim oynayabilir ve nasıl performans verir hemen hemen anlaşılabiliyor. Giren oyuncu çıkan oyuncuyu aratmıyor, en azından ona yakın verim veriyor. Ve ne olursa olsun küsmemek, takım olmanın ölçüsü burada. Yedek as ayrımı olmadan takım olmak. İşte bunlar anahtar kelimeler.
İkinci yarıda da başarılar Aslanlar…
Olcay Koca, 17 Ocak 2023, Salı